Adnan Oktar'ın hayatı ve İslam yolundaki şerefli mücadelesi
Sayın Adnan
Oktar’ın 25 yılı aşkın zamandır sürdürdüğü fikri mücadelesi ilk olarak
nasıl başladı? Eserleri tüm dünyaya nasıl yayıldı?
Allah’ın
kendisine nasip ettiği bu büyük başarı hangi zorlukların ardından geldi?
Bu mücadelesinde onu durdurmaya, yıldırmaya çalışanlar geçmişte bu
amaçla hangi kanunsuzluklara başvurdular?
Son olarak
yayınlamış olduğu “Yaratılış Atlası” isimli eseri tüm dünyada büyük
yankılar uyandıran Adnan Oktar’ın hayatı ve mücadelesi hakkındaki önemli
bilgileri bu ayki kapak yazımızda okuyucularımıza sunuyoruz. Hiçbir
karşılık beklemeksizin İslam ahlakını anlatmak için göstermiş olduğu
büyük gayret ve benzersiz hizmetleri için Allah kendisinden razı
olsun.
Adnan Oktar 1956
yılında Ankara’da doğdu ve lise eğitiminin sonuna kadar orada yaşadı.
İslam ahlakına olan bağlılığı lise yılları boyunca çok güçlendi. Bu
dönemde büyük İslam alimlerinin hemen hemen tüm eserlerini okuyarak,
İslam hakkında derin bilgi edindi. Yine bu yıllarda, İslam ahlakını tüm
insanlara anlatmaya ve onları doğruya ve güzele davet etmeye karar
verdi.
1979 yılında,
binlerce kişi arasından üçüncülükle girdiği Mimar Sinan Üniversitesi'nde
eğitimine devam etmek üzere İstanbul’a taşındı. Sanatı, Allah'ın üstün
yaratışının bir tecellisi olarak gören Oktar, resim yapma konusunda
çocukluğundan beri yetenekliydi ve zaman zaman sürrealist tablolar
yapardı. Arkadaşlarına hediye olarak verdiği çok sayıda tablosu
bulunmaktadır. Ayrıca, Allah'ın sanatının birer tecellisi olarak gördüğü
hayvanlara, bitkilere ve çiçeklere de özel ilgisi bulunan Adnan
Oktar'ın, bahçe bakımı, iç mimari ve dekorasyon, ilgilendiği alanlar
arasındadır.
Mimar Sinan Üniversitesi’ndeki Yılları
Adnan Oktar
Mimar Sinan Üniversitesi’ne girdiği dönemde üniversite, çeşitli illegal
Marksist-komünist organizasyonların etkisi altındaydı. Hem
akademisyenler hem fakülte görevlileri hem de öğrenciler arasında
saldırgan ateist ve materyalist akımlar hakimdi. Hatta, öğretim
üyelerinin bir kısmı, derslerinde konuyla bağlantısız olmasına rağmen
hemen her fırsatta materyalist felsefe ve Darwinizm’in propagandasını yapıyorlardı.
Adnan
Oktar, dini ve ahlaki değerlerin saygı görmediği ve neredeyse bütünüyle
reddedildiği, materyalist görüşün kontrolündeki bu ortamda, çevresindeki
insanlara Allah’ın varlığını ve birliğini anlatmaya başladı.
Üniversitenin bitişiğindeki Molla Camii'nde açıkça namaz kılan tek
kişiydi.
Annesi
Mediha Oktar’ın da anlattığı gibi, bu dönemde Adnan Oktar gecede sadece
birkaç saat uyuyor, zamanını okuyarak, notlar alarak ve dosyalar tutarak
geçiriyordu. İçinde Marksizm, Leninizm, Maoizm, komünizm ve materyalist
felsefe konulu temel kitapların da yer aldığı yüzlerce eser okumuş ve
hem klasik hem de nadiren okunan kitaplar üzerinde detaylı çalışmalar
yapmıştır. Ayrıca, bu ideolojilerin sözde bilimsel temelini oluşturan
evrim teorisi üzerine geniş çaplı araştırmalar yapmış, bu bilim dışı
teorinin açmazlarını gözler önüne seren bilgi ve belgeler toplamıştır.
Allah’ın inkar edilmesine dayalı olan bu batıl felsefe ve ideolojilerde
yer alan çıkmazlar, çelişkiler ve yalanlar konusunda çok detaylı bilgi
derleyen Oktar, bu bilgi birikimiyle insanları gerçeğe ve doğruya davet
etmiştir. Üniversitedeki öğrenciler ve öğretim üyeleri de dahil olmak
üzere herkese Allah’ın varlığını, birliğini ve Kuran ahlakını
anlatmıştır. Okul kafeteryasında, koridorlarda ya da ders aralarındaki
sohbetlerde, materyalizmin ve Darwinizm'in aldatmacalarını, bu
ideolojilerin kaynak kitaplarından direkt alıntılar yaparak
açıklamıştır.
Adnan Oktar,
özellikle materyalizm ve ateizmin dayanak noktası olan evrim teorisinin
çökertilmesi konusuna özel önem vermiştir. Zira Sayın Oktar,
Darwinizm'in ilk ortaya çıktığı tarihten itibaren, ateist ve materyalist
akımlar tarafından sahiplenildiğini görmüştür. Günümüzde de halen aynı
çevreler tarafından ideolojik kaygılarla savunulduğunun ve ayakta
tutulmaya çalışıldığının farkında olan Adnan Oktar, Darwinizm'in
çökertilmesinin, söz konusu akımlar için büyük bir yenilgi anlamına
geleceğini düşünmektedir.
Darwinizm'i Çökerten İlk Kitapçık
İşte bu
amaçla Adnan Oktar, öncelikli olarak yüz yılı aşkın bir zamandır
insanları etkisi altına alan ve onları din ahlakını yaşamaktan
uzaklaştıran bu aldatmacanın geçersizliğini ispatlama konusundaki
çalışmaları üzerine yoğunlaştı. Oktar, sözde bilim adına ortaya çıkan
Darwinizm'in gerçek yüzünü ortaya koymanın en etkili yolunun yine
bilimin kendisi olduğunu düşünüyordu. Bu anlayışla, geniş çaplı
araştırma ve çalışmalarının bir özeti olan “Evrim Teorisi”
isimli bir kitapçık çıkardı. Bu kitapçığın tüm masraflarını ailesinden
kalan gayri menkulleri satarak kendisi karşıladı. Ardından, bu kitapçığı
üniversite öğrencilerine bedava olarak dağıtmaya başladı.
Bu
kitapçık, evrim teorisinin hiçbir bilimsel değeri olmadığını ve bir
aldatmacadan ibaret olduğunu gösteren kapsamlı bir çalışmaydı. Bu
çalışmayı okuyan ve Adnan Oktar'la konuşan birçok kişi evrim teorisinin
bilimsel bir geçerliliği olmadığını açıkça anlıyordu. Sonuç olarak,
hiçbir canlının tesadüfler sonucu var olamayacağı, kainatı ve içindeki
tüm canlıları Yüce Allah'ın yarattığı, bilimsel, açık ve anlaşılır bir
üslupla ispat ediliyordu. Yine de, materyalist düşünceye körü körüne
bağlı bazı öğrenciler -gerçeği net olarak görmelerine rağmen- inkardaki
kararlılıklarını açıkça ifade ediyorlardı.
Dahası
üniversitedeki bazı militan öğrenciler, faaliyetlerini durdurmadığı
takdirde hayatını riske atacağını söyleyerek Oktar’ı açıkça tehdit
ediyorlardı. Tüm bu baskı ve tehditler, Oktar’ın Allah'a olan
bağlılığını ve kararlığını daha da artırdı. Materyalist ve ateist
çevrelerin sert reaksiyonları ve endişeleri Adnan Oktar’ın doğru yolda
olduğunun en önemli delillerinden biriydi.
Terörün hüküm
sürdüğü, ateist ve materyalist akımların hakimiyeti altındaki bir
üniversitede dindar insanlar, inançlarından dolayı taciz ediliyorlardı. O
yıllarda Türkiye’de pek çok genç insan, ideolojik gerilimler yüzünden
acımasızca katledilmekteydi. Bu şartlar altında Adnan Oktar, Allah’ın
varlığını, birliğini ve Kuran’ın doğruluğunu açıkça tebliğ ediyordu. Hiç
kimsenin inançlarını açıklamaya dahi cesaret edemediği bir okulda,
karşılaştığı tepkiler ve tehditlerden asla yılmadan, düzenli olarak
Molla Camii’ne giderek namaz kılmaya devam ediyordu.
Mimar Sinan Üniversitesi'nde Din Ahlakının Yayılmaya Başlaması
Adnan Oktar
Mimar Sinan Üniversitesi’nde İslam ahlakını anlatmaya başladığında
yalnızdı. Üç yıldan fazla bir süre görüşlerini destekleyen kimse olmadı.
Ancak bu durum onun kararlılığını değiştirmedi. Tek dostunun Allah
olduğunu biliyor ve tüm bunları sadece Allah’ın rızasını kazanmak için
yapıyordu.
Tüm zamanını, enerjisini ve imkanlarını sadece tek bir amaca vakfetti: Allah'ın rızasını, rahmetini ve cennetini kazanabilmek ve din ahlakını tüm insanlığa anlatmak…
1982 yılında, ilk
kez, yine Mimar Sinan Üniversitesi’nde okuyan birkaç genç, Adnan Oktar’ı
fikri mücadelesinde desteklemeye karar verdiler. Aradan aylar, yıllar
geçtikçe, bu fikirleri benimseyen gençlerin sayısı arttı. Adnan Oktar’ın
bu gençlerle yaptığı sohbetlerin konuları arasında vatan ve millet
sevgisi, büyük önder Atatürk'ün izinde yürümenin önemi, yaratılışın
delilleri, Peygamber Efendimiz (sav)'in örnek ahlakı, Kuran'da
Rabbimiz'in bildirdiği hükümler ve ahlaki değerler ve o zaman hakim
ideoloji olarak kabul edilen materyalizmin, ateizmin ve Darwinizm'in
geçersizliği yer alıyordu. Bu dönemde ve bundan sonraki hayatı boyunca
da Adnan Oktar pek çok insanın iman etmesine vesile oldu.
İlk Karalama Kampanyası ve Akıl Hastanesinde İşkence
Adnan
Oktar'ın Darwinizm, materyalizm ve ateizm aleyhine yürüttüğü fikri
çalışmalar bir süre sonra daha geniş çevrelerden de tepki almaya
başladı. Sayın Oktar'ın milliyetçi ve mukaddesatçı çalışmalarından
rahatsız olan bazı çevrelerin etkisiyle, aleyhinde büyük bir komplo
kuruldu. Bu komplo, Adnan Oktar'ın büyük yankılar uyandıran “Yahudilik ve Masonluk” adlı eserini yazıp yayınladığı günlere denk gelmektedir.
1986’nın yazında Adnan Oktar, “Türk Milletindenim, İbrahim ümmetindenim.”
sözlerinden ötürü tutuklandı. Bu ifade bir gazetede yayınlanan bir
röportajda yer almıştı. Aynı dönemde çeşitli yayın organlarında,
yukarıda ifade edilen çevrelerin etkisiyle, birtakım yanlış haberler,
mesnetsiz bilgiler ve iftiralar yer almaya başladı.
Adnan Oktar
önce tutuklandı ve cezaevine kondu. Sonra Bakırköy Akıl Hastanesi’ne
nakledildi ve akıl sağlığı yerinde olmadığı iddiasıyla müşahade altına
alındı. Hastanede, en tehlikeli hastaların bulunduğu "14A" koğuşunda
tutuldu. 14A koğuşuna birkaç kilitli demir kapıdan geçilerek
gidiliyordu. İçerisi oldukça bakımsız, izbe ve pisti. Bu ağır hastaların
arasında cinayet çok sıradan bir olay olarak görülüyordu. İşte böyle
bir ortamda Adnan Oktar, 6 hafta yatağına ayak bileklerinden
zincirlendi. Şuur bulandıran ilaçlar kendisine zorla verildi. Bu arada,
onu ziyaret etme ve görme imkanı bulan genç arkadaşları onun bu dönemde
de kararlılığına ve şevkini hiç kaybetmediğine şahit oldular. Onları
İslam ahlakına davet edeceği düşünülerek, doktora öğrencilerini,
hemşireleri ve hatta doktorları bile görmesine izin verilmiyordu. Bir
süre sonra ailesi, yakınları ve arkadaşlarıyla da görüşmesi yasaklandı.
Hatta, telefon görüşmesi bile yapmasına müsaade edilmiyordu.
Faaliyetlerini durdurmadığı takdirde hayatı boyunca hastanede kalacağına
dair tehdit edildi. Bazı kesimlerden “Yahudilik ve Masonluk”
kitabını basmaktan vazgeçmesi için yoğun baskılar gelmeye başladı. Eğer
kitabı basmaktan vazgeçerse, hemen hastaneden çıkabileceği, yaşamının
bundan sonrasını refah içinde geçirebileceği gibi teklifler geldi.
Kitabın tüm dosyalarını vermesi karşılığında, büyük maddi imkanlar
teklif edildi. Ancak, kendisi tüm bu teklifleri geri çevirdi, baskı ve
tehditlerden yılmadı. Tam tersine bu yaşadıkları, onun kararlılığını
daha da arttırdı.
Sayın Oktar
hapishanede ve akıl hastanesinde toplam 19 ay tutuldu ve sonra
savcılığın, "ifadelerinde suç unsuru bulunmadığını" belirtmesiyle beraat
etti ve mahkemece serbest bırakıldı.
Oktar'ın Darwinizm'in
nasıl büyük bir aldatmaca olduğunu gösteren çalışmaları bu dönemde de
sürdü. 1986’da Darwinizm'in iç yüzüyle ilgili tüm değerli
araştırmalarını “Canlılar ve Evrim” kitabında topladı. Bu kitap
bilimsel kaynakların ışığında evrim teorisinin açmazını gösteren bir
kaynak eser olarak yıllarca tek referans olarak kaldı.
Kokain Komplosu
1991’in
ortalarında yaptığı kültürel çalışmalardan rahatsız olan birtakım
çevrelerin etkisiyle, Adnan Oktar yeni bir komployla karşı karşıya
kaldı. Bu dönemde kendisi, masonluk tarihi ve dünya masonluğunun
örgütlenmesiyle ilgili son derece önemli bir kitap çalışması yapıyordu.
Oktar'ın annesiyle birlikte yaşadığı Ortaköy'deki evine gelerek arama
yapan polisler, yaklaşık iki bin kitaptan oluşan kütüphanede, ellerini
attıkları üçüncü kitabın içinde bir paket kokain buldular.
Bu olaydan
hemen sonra, o günlerde İzmir’de birkaç arkadaşıyla birlikte olan Adnan
Oktar tutuklandı. Daha sonra, 62 saat boyunca alıkonulduğu İstanbul
Emniyet Müdürlüğü’ne nakledildi. 62 saat sonunda kokain testi için Adli
Tıp Kurumu’na gönderildi. Sonuçlar gerçekten oldukça ilginçti! Adnan
Oktar’ın kanında kokainin bir yan ürününün çok yüksek miktarlarda
bulunduğu açıklandı.
Ancak daha
sonra ortaya konulan delillerin tümü, bu iftiranın sadece bir komplo
olduğunu kanıtladı. Öncelikle Adnan Oktar’ın evinde bulunduğu iddia
edilen kokainin komplonun bir parçası olduğu ortaya çıktı. Bu komplodan
kısa bir süre önce Adnan Oktar kendisine karşı gizli bir planın
kurulmaya başlandığını hissetmiş ve Ortaköy’deki evinden ayrılmıştı.
Sonra annesini arayıp kendisine karşı bir komplo kurulmasının muhtemel
olduğunu söylemiş ve annesinden şahit olmaları için birkaç kişiyle
birlikte evi temizleyip kontrol etmesini istemişti. Bunun üzerine Adnan
Oktar’ın annesi Mediha Oktar komşularından birini ve kapıcılarını
çağırmış ve hep beraber evi iyice temizleyip kitaplıktaki kitapların
teker teker tozunu almışlardı. Adnan Oktar’ın bu temizlikten sonra eve
hiç gitmediği gerçeğine rağmen, 16 polis memuru eve operasyon düzenlemiş
ve eve girer girmez kitapların arasında “bir paket kokain” bulmuştu.
Mediha Hanım'ın komşusu ve kapıcısı, olaydan sonra "Adnan Oktar'ın
kütüphanesini hep beraber detaylıca temizledik, orada böyle bir paket
yoktu" diye noter tasdikli bir ifade vermişlerdir.
Kokain
komplosunun ikinci aşaması, yani Adnan Oktar'ın kanında çıkartılan
kokain yan maddesi konusu da, bilimsel ve adli delillerle çürütülmüştür.
Adnan Oktar emniyette 62 saat kalmış, tahlil bundan sonra yapılmıştı.
Ancak kokainin kandaki yan maddesine bakılarak, kaç saat önce ne kadar
kokain alınmış olduğu bilimsel olarak hesaplanabiliyordu. Adnan Oktar'ın
kanında çıkartılan kokain dozu ise, 62 saat önceden alınmış olsa, Adnan
Oktar'ın ölümüne neden olacak kadar yüksek bir dozdu. Bu durum,
kokainin Adnan Oktar'ın vücuduna, 62 saatten çok daha kısa bir süre
önce, yani gözaltında bulunduğu sırada girdiğini gösteriyordu. Yani
kokain, Adnan Oktar'a gözaltındayken, yemeğine karıştırılmak suretiyle
verilmişti.
Bu gerçek,
aralarında Scotland Yard'ın da bulunduğu 30'a yakın uluslararası adli
tıp kurumu tarafından teyit edildi. Hepsinin de, incelemeleri için
kendilerine gönderilen dosya hakkındaki ortak cevabı şöyleydi: Kokain Adnan Oktar'a göz altındayken yemeğine karıştırılarak verilmiştir. Olay komplodur.
Daha sonra
Türk Adli Tıp Kurumu da kokainin gözaltında yemeğine karıştırılmak
suretiyle verildiğini teyid etti ve Adnan Oktar mahkemede beraat ederek
aklandı.
Ancak kokain olayı çok önemli bir hususu gösteriyordu: Adnan
Oktar'a husumet besleyen ve her türlü kirli yöntemi devreye sokarak onu
yolundan döndürmeyi amaçlayan bazı karanlık odaklar vardı. Adnan
Oktar'ı daha önce hapis ve baskıyla yıldırmaya çalışan söz konusu güç
odakları, bu kez bir komploya başvurmayı tercih etmişlerdi.
Adnan Oktar’ın Kitap Çalışmaları
Adnan Oktar’ın Kitap Çalışmaları
Oktar, 1991’den sonra bütün zamanını kitapları üzerinde çalışmaya ayırdı. Tüm vaktini evinde geçirdi.
Harun
Yahya, müstear ismiyle, birbirinden değerli yüzlerce kitap yazdı.
Özellikle Darwinizm'i bilimsel olarak çürüten eserler, bilim dünyasında
büyük yankı uyandırdı. Evrimci yayınlarıyla tanınan New Scientist
dergisinin 22 Nisan 2000 tarihli sayısındaki ifadeyle evrim teorisinin
yanlışlığının ve Yaratılış gerçeğinin anlatılması konusunda Sayın Oktar "uluslararası bir kahraman" haline geldi. Sayın Oktar'ın materyalizm ve Darwinizm'e karşı verdiği fikri mücadele sık sık National Geographic, Science, New Scientist, NSCE Reports gibi çoğunluğu evrimci olan yabancı yayın organlarında da gündeme getirildi. Örneğin National Geographic
dergisinin Kasım 2004 tarihli İngilizce ve Almanca baskılarında, Adnan
Oktar'ın, Yaratılış Gerçeği ile ilgili çalışmalarından bahsedilmiş, “Evrim Aldatmacası” adlı kitabından şöyle bir alıntıya yer verilmiştir: "Bu
teori, dünya sistemini yönlendiren güçler tarafından bizlere empoze
edilmeye çalışılan bir aldatmacadan başka birşey değildir."
Adnan
Oktar'ın eserleri Hindistan'dan Amerika'ya, İngiltere'den Endonezya'ya,
Polonya'dan Bosna'ya, İspanya'ya ve Brezilya'ya kadar dünyanın pek çok
ülkesinde beğeniyle okunmaktadır. İngilizce, Fransızca, Almanca,
İtalyanca, İspanyolca, Portekizce, Urduca, Çince, Arapça, Arnavutça,
Rusça, Boşnakça, Uygurca, Endonezyaca, Azerice, Bengolice, Bulgarca,
Danimarkaca, Lehçe, Malezyaca, Portekizce, Sırpça, Hollandaca, İbranice,
Macarca, Fince, Farsça, Hausa, Dhivehi dili, Hindice, İsveççe, Japonca,
Kırgızca, Kishwahili, Malayalam, Norveççe, Romence, Tamil, Telagu, Thai
dili gibi hemen her dile çevrilen eserler yurtdışında geniş bir okuyucu
kitlesi tarafından takip edilmektedir.
Dünyanın dört bir
yanında olağanüstü takdir toplayan bu eserler pek çok insanın iman
etmesine, pek çoğunun da imanında derinleşmesine vesile olmaktadır.
Kitapları okuyan, inceleyen her kişi, bu derin farklılığın ve faydanın,
eserlerdeki hikmetli, akılcı, kolay anlaşılır ve samimi üslubun farkına
varmaktadır. Bu eserler süratli etki, kesin netice, itiraz
edilemezlik, çürütülemezlik özellikleri taşımaktadır. Eserlerin her
birinde hiç kimsenin reddedemeyeceği, samimi, açık, ispatlı bir anlatım
vardır. Kuşkusuz bu özellikler, Allah'ın nasip ettiği bir hikmet ve
anlatım çarpıcılığından kaynaklanmaktadır.
Adnan Oktar'ın Yeniden Baskıyla Karşılaşması
Tüm bu
fedakarane çalışmalar bazı çevreleri oldukça rahatsız etti ve
"endişelendirdi". Materyalist ve mason çevrelerin provokasyonlarıyla, bu
faaliyetlere karşı bir iftira kampanyası başlatıldı. Amaç, evrim
teorisini çürüten her bilimsel çalışmayı kendilerince önlemekti. Fikren
Adnan Oktar'ın çalışmalarına karşılık veremeyenler, iftiralar ve
ithamlarla bu çalışmaları etkisiz hale getirmeyi hedeflediler.
1999 yılının Kasım ayında, Adnan Oktar yeni bir baskıyla karşı karşıya kaldı. Bu, tam olarak üç ciltlik büyük kitabı “Global Masonluk”un
yayınlanmak üzere olduğuyla ilgili haberlerin yayıldığı zamana denk
geliyordu. Adnan Oktar'ın fikri mücadelesine başladığı ilk günlerden
itibaren, çeşitli iftiralar, komplolar, yalan haberler ve suçlamalarla
kendisini yıldırmaya, din ahlakını yaymaktan alıkoymaya çalışan birtakım
karanlık odaklar yine devreye girdi.
Bu
odakların provokasyonları ve yanlış bilgilendirmeleri neticesinde, 12
Kasım 1999’da, Bilim Araştırma Vakfı mensuplarının evlerine ve iş
yerlerine bir polis baskını düzenlendi. Operasyonda hiçbir suç unsuruna
rastlanmadı, hiçbir gayri ahlaki durumla karşılaşılmadı. Buna rağmen
tümü birbiriyle çelişen akıl almaz yalanlar ve iftiralar her gün basında
yer aldı. Bu operasyon neticesinde hiçbir hukuki delil öne
sürülmeksizin, Adnan Oktar 9 ay cezaevinde tutuldu.
Tüm bu yaşananlar sırasında, Sayın Adnan Oktar, tevekkülü ve teslimiyetiyle çevresindekilere her zaman örnek oldu. Tarih
boyunca yaşamış tüm müminlerin benzer olaylarla imtihan edildiğini,
yaşanan her olayın Allah Katında belirlenmiş bir kader olduğunu ve
hepsinin pek çok hayır ve hikmetle yaratıldığını etrafındakilere
hatırlattı. Başlarına ne gelirse gelsin müminlerin her zaman itidalli, neşeli, azimli ve teslimiyetli olmaları gerektiğini söyledi.
Kendisine
çeşitli komplolar kuran, akıl ve mantık dışı iftiralarla karalamaya
çalışanlara karşıysa her zaman affedici ve merhamet edici oldu. Yüce
Allah'ın “… Sen, en güzel olan bir tarzda (kötülüğü) uzaklaştır…”
(Fussilet Suresi, 34) ayetiyle bildirdiği ahlaka uyan Adnan Oktar, 12
Kasım 1999 tarihinde yaşanan olaylarla gündeme gelen suçlamaların
hepsinden, mahkeme aşamasında elde edilen delillerle aklanmıştır. Bugün
halen kitap çalışmalarına devam etmekte ve insanları güzel ahlakı
yaşamaya çağırmaktadır.
* Mustafa Sungur Ağabey
Nur
talebesi muhterem ağabeylerden olan ve Bediüzzaman Said Nursi’nin
“mutlak vekilim” diyerek Risale-i Nur’ları emanet ettiği büyük dava
adamı Mustafa Sungur Ağabey, 30 Ocak 2007 günü
İstanbul’da bir sohbetinde, İslam ahlakının Rusya dahil birçok ülkede
hızla yayıldığını vurgulayarak, iman hizmetinde Adnan Oktar’ın
eserlerinin büyük etkisi olduğunu ifade etmiş ve bu eserlerle ilgili şu
övücü yorumu yapmıştır:
“Daha önce biz biraz geri duruyorduk, risalelerden başka kitaplarla ilgilenmiyorduk. Fakat neşriyat (yayınlar) aleminde Harun Yahya (Adnan Oktar)’nın eserlerinin elmas hükmünde olduğunu gördük maşaAllah.”
*Hüseyin Üzmez
A- Vakit Gazetesi, 25.01.2006
Adnan Hoca ve Talebeleriyle Nasıl Tanıştım?
Adnan Hoca ve Talebeleriyle Nasıl Tanıştım?
Şuna
kesinlikle inanırım ki, medyanın (inançlılar arasından) kötüledikleri
mutlaka iyi insanlardır. Bu ölçüm beni hiç yanıltmadı ve bana çok
dostlar kazandırdı. Adnan Oktar Hoca ve arkadaşları da işte onlardandır.
Hani şöyle
bir söz vardır: “Bana arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim”
derler. Bu sözün şu biçimi bence daha doğrudur: “Bana kim ve neye düşman olduğunu söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim!”
İşte bu
düşünceler içerisinde Adnan Hoca ve arkadaşları lehinde, ezbere iki yazı
yazdım. Birinci yazım çıkar-çıkmaz Akdeniz bölgemizin fahri maneviyat
komutanı, bizim Nasuh Boztepe aradı. Dua ve teşekkürler ederek bana
Adnan Oktar Hoca’nın ta öğrencilik yıllarındaki halini anlattı.
“…
Adnan Hoca ta gençliğinden beri, imanlı, mutekid ve Hak yolunda
mücadeleci bir gençtir. (Medyayı kastederek) Sen bu yaygaracıların
yazdıklarına bakma, Adnan Hoca ve arkadaşları doğru yolda olmasalardı,
çağdaş geçinen bu züppeler onlara saldırırlar mıydı? Tam
tersine, onları baş tacı etmezler miydi? Allah sana daima en doğru olanı
yazdırıyor. Bu, seni dostlarının safından ayırmayacağımın işaretidir”
diyor ve hiç layık olmadığım halde bana iltifatlar yağdırıyordu.
B- Vakit Gazetesi, 23.05.2007
Müstesna Bir Efendi Adam
Sonradan Adnan Oktar Hoca Efendi ve talebeleriyle çok karşılaştık, çok görüştük. Onlarda Vatan, Millet, Din ve Devlet sevgisinden başka bir şey görmedik.
Hemen hepsi namaz kılıyorlardı.
“Bacılarımız” dedikleri, kimi sanatçı, kimi aktris, kimi manken, kimi
ilmi kariyere mensup kız kardeşlerimizin hepsi de namaz kılıyorlardı.
Özellikle
gençlerde en küçük bir itikadi hataya rastlamadım. Kendilerinde ihlas,
samimiyet, vefa, sadakat, fedakarlık ve insanlıktan başka bir şey
görmedim. Hepsi de sonuna kadar samimi Atatürkçülerdi.
C- Vakit Gazetesi, 25.02.2003
… Adnan
Hoca’dan bahsediyormuş. O dünyada eşi az bulunan, emsalsiz, kibar,
efendi, inançlı, ihlaslı, bilgili ve hakikat dışı safsata bilgileri
silip atmakta kararlı Adnan Oktar Hoca’dan…
Sayın Oktar “şeyhlik iddiası”nda bulunmak şöyle dursun… Kendisine “Hoca” denildiği zaman bile yüzü kızaran son derece edep sahibi bir mümindir.
… İnanıyorum ki, ilerinin tarihçileri Sayın Adnan Oktar’ı “Evrim teorisini İflas Ettiren Bilgin” diye yazacaklar.
* Dr. Ebubekir Sifil
Milli Gazete, 30.07.2005
Muhterem
Harun Yahya (Adnan Oktar hoca)'nın inisiyatifinde yürütülen çalışmalar
gittikçe geniş bir yelpazeye dağılarak genişliyor.
… Gerek
basılı yayınlardaki görsellikle, gerekse CD'lerin görsel imkânlarıyla
desteklenen anlatım tekniği bu yayınlara gerçekten ayrı bir karakter
veriyor. Öte yandan basılı ve görsel yayınlarının belli başlı
dünya dillerine çevrilmesi ve faaliyetlerinin internet siteleriyle
yaygınlaştırılması, dile getirdikleri doğruların bütün dünyaya
iletilmesi anlamına geldiğinden, gerçekten gıpta edilecek bir başarıyı
işaret ediyor. Bir süre önce internette Pakistan'dan "klasik"
tabir edilen bir eğitim kurumunun sitesinin "linkler" bölümünde mezkûr
(sözü edilen) sitelerden birinin adına rastladığımda önce şaşırdığımı,
sonra "helal olsun" dediğimi hatırlıyorum…
* Zeki Ceyhan
A - Milli Gazete 04.09.2003
İyi ki Harun Yahya var!
Harun Yahya harıl harıl eserler vermeye devam ediyor. Bu eserlerinden biri “İslam Birliğine Çağrı” ismini taşıyor.
İçinde yaşadığımız olumsuz şartlarda Harun Yahya’nın bu gayretli çalışmaları bize adeta ilaç gibi geldi ve bir solukta bu önemli eserin büyük bir bölümünü okuduk.
... Harun Yahya ile ilgili bir üçünçü eser ise Harun Yahya’nın eserleri hakkında “Dünyadan Yankılar”…
Bu çalışmaya baktığımız zaman kimileri farkında olmasa da dünyada bir Harun Yahya fırtınası estiğini görüyoruz.
Bazen bir sporcu ile adımızı duyurmaya çalıştığımız dünyada büyük bir Harun Yahya hayranlığının yaşanması doğrusu bizi çok mutlu etti.
B- Milli Gazete, 31.01.2004
Harun Yahya Uyarıyor
Harun Yahya hiç boş durmuyor, tabir caizse gece gündüz çalışıyor.
Ve insanımızı uyarıyor.
Ve insanımızı uyarıyor.
Hiç şüphesiz Harun Yahya’yı bizden iyi tanıyorsunuz. Eserlerinin çoğunu da muhakkak okumuşsunuzdur.
Bizim yapmak isteğimiz size Harun Yahya methiyesi yapmak değil. Zaten O’nun böyle bir methe ihtiyacı yok.
Bu gayretli çalışmalarından dolayı Harun Yahya’ya hem teşekkür ediyor hem de başarılarının devamı için duacı oluyoruz.
Çoğu insanın ufacık dünya çıkarları için değişim türküleri söylemeye başladığı bir ortamda Harun Yahya’nın tavizsiz dimdik duruşu bize umut veriyor.
Geleceğe bakışımızı değiştiriyor.
* Suat Gün
Önce Vatan Gazetesi, 20.06.2005
Bilim Araştırma Vakfı’nın Gelecek Bin Yıla Hitap Eden Çalışmaları
Sn. Adnan
Oktar Bey'in 25 yıllık çalışmalarını ifade eden reklam ve tanıtım
çalışmalarını bazı gazetelerde gördüm. Yaptıkları bazı CD'leri
televizyonlardan izledim. Bazı kitapları ve çalışmaları yakinen
inceledim. Gerçekten her türlü övgünün üstünde muazzam bir çalışma
yapıldığını gördüm. Bu çalışmaların milletimizin ruhunda gerekli
titreşimleri yaparak milletimizi uykudan uyandıracağı, yeniden
insanlığa liderlik edecek yeni bir rol almak üzere ayağa kaldıracağı
kesindir.
* Ayşe Su Ar
Akit Gazetesi, 16.06.2001
… Sayın
Harun Yahya’nın tüm kitaplarının internet sitelerinden ücretsiz olarak
okunma olanağının sunulması, Bilim Araştırma Vakfı üyelerinin bu
konudaki hassasiyetlerini, samimiyetlerini ve kararlılığını bir
kez daha kanıtlarken, aynı zamanda sadece Allah rızası ile çıktıkları bu
yolda insanoğlunun aradığı barış ve huzuru yok eden engelleri ortadan
kaldırmak için canları ve malları ile mücadele ettiklerini
göstermektedir.
* Bülent Alan
Milli Gazete, 05.10.2003
Harun Yahya ve Eserleri
Birkaç
kitap ve cd ile bu hizmeti başlattıklarında doğrusu ben bile bu kadar
kapsamlı bir hizmete dönüşeceğine ihtimal vermiyordum.
Belgeseller, tarihi olayların iç yüzü ve hepsinden önemlisi Masonların dünya hakimiyetini kurma gayretlerinin bütün ayrıntılarını kamuoyu onların eserlerinden keşfetti.
Belgeseller, tarihi olayların iç yüzü ve hepsinden önemlisi Masonların dünya hakimiyetini kurma gayretlerinin bütün ayrıntılarını kamuoyu onların eserlerinden keşfetti.
…
Adnan Hoca’yı tanımıyorum kendisiyle hiç görüşmedim de ama ortaya
koydukları eserler her türlü takdiri hak eden kalite ve anlayıştadır. Bu
şuur ve bilinç yarınki Türkiye’nin kurulmasında önemli bir mihenk
taşıdır. Kendilerini tebrik ediyorum. Allah hizmetlerini daim kılsın. Yaptıkları her çalışma bir yerlerde yankı bulmakta, birçok gerçeği aydınlatmaktadır.
* Afet Ilgaz
Milli Gazete, 13.06.2003
… Harun Yahya’nın bütün kitaplarını evinizde bulundurmalı ve okumalısınız. Hayatı, çeşitli yönleriyle tanıtan ve sıkmayan bilimsel bir ciddiyeti olan bu kitapları seveceksiniz.
* Metin Hasırcı
Vakit Gazetesi, 27.10.2004
İftar Bereketinde Dostluklar
Harun Yahya
ve zerafet timsali değerli arkadaşlarının davet buyurdukları iftarda…
Harun Yahya Hoca’nın nezaket itikat dolu misalleri gönlümüzde makes
buldu.
*Hüseyin Öztürk
Vakit Gazetesi, 10.08.2003
A- Harun Yahya’dan Sevenlerine Selam
Harun
Yahya, çilenin her rengini, her derdini yaşamış bir insan. Çileyi
böylesine bertaraf edip, onu yaşanabilir hale getirmek ve hayattan zevk
alabilmek ise hiç kolay değil.
Harun Yahya
bu işi nasıl beceriyor kendisine imreniyorum. Onun çektiklerini,
hakkında yazılan çizilenleri, konuşulanları, iftiraları normal bir
insanın kaldırması mümkün değil.
Bırakın
kaldırmasını, dayanmasını, hayatta kalması mümkün değil. Başkası olsa,
hem kendisine hem dünyaya, hem insanlara küser ve bitkisel hayata girer.
Önceki gün Harun Yahya’yı ziyaret ettim, birlikte çay içtik. Sohbetimiz
boyunca kendisinde gördüğüm cevvallik, geleceğe umutla bakması,
çalışmayı nefes alıp vermekle yarıştırmak istemesi ve asla hiçbir konuda
umudunu yitirmemesi bende derin izler bıraktı.
…
Harun Yahya ve çalışma arkadaşlarının hizmet anlayışında asla hiçbir
şikayete yer yok. Hayata devam ettikleri gemilerini hep; “barış, sevgi,
hoşgörü ve iyilik limanlarına” bağlamışlar. “Yaratılanı hoşgör,
Yaratandan ötürü” felsefesi, sokaktaki hayat için doktrinleri olmuş.
B- Vakit Gazetesi, 28.07.2004
Geçtiğimiz
günlerde bir dost meclisinde Harun Yahya ile birlikte olduk, yine her
zamanki gibi dinamikliği ve ruhunun gençliği üzerindeydi.
Günlük
meseleler üzerinde sohbet ettik. İslam ülkelerinin mevcut durumlarından
konuştuk, siyaset, sosyal hayat, kültür ve medeniyet üzerine fikir
alışverişinde bulunduk.
Harun
Yahya’nın en büyük özelliği, dinlemesini çok sevmesi, kim ne konuşursa
konuşsun, herkesi sonuna kadar dinliyor söyleyeceği bir söz varsa, kısa
ve öz düşüncesini ifade ediyor, yoksa “Allah razı olsun” deyip geçiyor.
1956 yılında Ankara'da doğan Adnan Oktar, hayatını tamamen Yüce Allah’ın varlığını ve birliğini insanlara anlatmaya ve Kuran ahlakını yaymaya adamıştır. Üniversite yıllarından başlayarak, hayatının her döneminde, bu kutlu amaca hizmet vermiş ve hiçbir zaman zorluklar karşısında yılmamıştır. Bugün, hala büyük bir sabır ve kararlılık göstererek tüm baskılara rağmen fikri mücadelesini devam ettirmektedir. |
* Abdurrahim Karakoç
A- Vakit Gazetesi, 17.02.2004
İtham yok, iftira yok, afaki laf ebeliği yok. Ayetler, hadisler ile söylüyor Harun Yahya söyleyeceklerini.
Said Nursi
Hazretleri, zihinlerdeki şüphe ve tereddütleri izale ederek (yok
ederek), insanların hakiki imana dönüşleri için bir ömür feda etmişti.
Çok insanı hatadan hakikate çevirmeyi başarmıştı. Bıraktığı eserler
hizmete devam etmektedir. Allah (cc) ondan razı olsun.
Harun
Yahya ve genç muhibleri ise insanlık alemini siyonizmin inkarcı
bataklığına sürükleyen sözde ilim adamlarına alternatif tezler sunarak
halkımızı aydınlatmaya çalışıyorlar.
B- Vakit Gazetesi, 08.03.2007
Allah (cc), Adnan Oktar (Harun Yahya) ve arkadaşlarından razı olsun..
Mücadeleleri
Allah indinde kabul görecektir.. Eserlerinin 57 dile çevrildiğini
söylersem, yaptıkları hizmet çok daha iyi anlaşılır..
* Nusret Çiçek
Vakit Gazetesi
Bir harf öğretene köle olurken bin harf öğretene düşman mı olalım?
... Bu hizmet yarışına katılanlardan hangisini saysak ki?…
Adnan Hoca da bunlardan bir tanesi…
Yapmış
olduğu ilmi çalışmalar tek kelime ile şaheser ama, kimileri bu ışık
kümelerinden rahatsız olunca, geçmişte başına gelmeyenler kalmadı.
Uyuşturucu kullanmak suçlamasından tutun da akıl hastalığına kadar bir
dizi iftira, baskı, tehditler…
Sanatkarın aynası eserleridir…
Adnan, her şeyi ile bir hizmet adamı. Atasının
maymun olduğunu söyleyen ateist bir bayana “Yaratılış Atlasını”
verdiğimde önce kızdı, okuduğunda Darwinizm'i yeniden düşüneceğini
söyleyince anladım ki bu tip ilmi çalışmaların manevi meyvesi Adnan Hoca
gibilerin hesabına yazılıyor…
Sesi soluğu şan ve şöhret namına çıkmayan daha nice halk ve Hak aşıkları…
Başta
Bediüzzaman olmak üzere onların tezgahlarında insanlık dokunmasaydı,
şimdilerde bu ülkede kim bilir hangi atmosfer kuşağında kaybolup
gidecektik. Ne var ki, İslam öğretisi bir harf öğretenin kölesi
olmayı teşvik ederken, zamanımızda bin harf öğretenlere deli gömleği
giydirilerek sürülüyor, dövülüyor, sövülüyor… İşte burası üzücü ve hem
de düşündürücü.
Yürüttüğü fikri mücadele nedeniyle Sayın Oktar aleyhinde birçok karalama kampanyası düzenlenmiştir. Şahsına yöneltilen pek çok iftira ve asılsız ithamlar sonucunda, birçok kez gözaltına alınmış, gözaltında aylarca tutulmuş, fakat sonunda her zaman suçsuz bulunmuştur. Bu resimde Adnan Oktar gözaltına alınırken görülüyor. |
* Nahit Menteşe
Eski Bakan ve Milletvekili
Bilim
Araştırma Vakfı ve Milli Değerleri Koruma Vakfı’nın ülke meseleleri ile
ilgili birçok konferansına katıldım, bazılarında konuşma da yaptım.
Bunlardan biri, Lefkoşa’ya ülkemizden uçak kaldırarak, ileri gelen
aydınlarımızı, siyaset adamlarımızı, yazar, gazeteci, asker ve sivil
toplum kuruluşu liderlerini Kıbrıs milli davasına destek vermek amacıyla
bu vakıflarımızın götürdüğü konferanstır. KKTC’nin sayın 1.
Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş Beyefendinin de yaklaşık bir saatlik bir
konuşma yaparak bizi kardeşçe kucakladığı bu konferansta ben de bir
konuşma yapmış ve bu Kıbrıs konferanslarının Ankara ayağına da izleyici
olarak katılmıştım.
Adı geçen
vakıflarımız memleketimizin birer değeridir. Ülkemizin özellikle dış
politika konularını ele alarak devletimizin yüksek menfaatleri
doğrultusunda bunları işleyen bu vakıflarımızın, yetişen nesillerimize
de birer örnek olduğunu düşünüyorum. Dinamik, fedakar, gönüllü
gençlerden oluşan bu vakıfların çalışmaları devletimizin, ülkemizin ve
insanımızın değerini yükselten, milli çıkarlarımızı gözeten çok olumlu
gayretlerdir. Bir sivil toplum kuruluşu olarak devletimizin yürüttüğü
politikalara destek veren, açılım yapan, aydınlatıcı ve yön verici
çalışmalardır. Bu oluşumu kuran ve yürütenlerin çalışmaları takdire şayan hizmetlerdir.
* Prof. Dr. Salih Tuğ
Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim E. Üyesi
… Harun Yahya imzasıyla telif edildiği görülen yazılı yayınların İslami kültür ve genelde çeşitli dini veya bilimsel konular hakkında bilgi edinmek isteyen her yaştaki insanlara faydalar sağlayacağı açıktır.
* Prof. Dr. Cemal Anadol
Azerbaycan’da
üç üniversitede asli profesörüm akademisyenim… Sizi geçen gün bir
televizyon programında takip ettim. Size karşı bir takım insanların
bütün kötü düşüncelerini mükemmel şekilde sildiniz attınız, sizi tebrik
ederim. Yalnızca Türk insanı için değil, aynı zamanda tüm insanlık için
gurur verici bir kişisiniz.*
* Dr. Nazire Abbaslı
… Bu gün
yalnızca Azerbaycan’da değil tüm Rusya’da ve Türk Cumhuriyetlerinin
hepsinde Adnan Oktar’ı biliyorlar. O’nu bir bilim adam olarak
tanıyorlar. Bu da tabi gurur verici bir şeydir.*
* Ahmet YÜTER
Gazeteci-Yazar, Sur Dergisi
İşte
farklı bir hizmet anlayışıyla yola çıkan muhterem HARUN YAHYA beyefendi
ve arkadaşlarının hizmet açılımlarında bilebildiğim, görebildiğim
kadarıyla ben böylesine bir ışıklı, iştiyaklı gayret fedakarlıkları
sarahatle müşahede edebilmekteyim.
… Bu güzel insan ve arkadaşları Asr-ı Saadet ikliminin günümüzdeki “ENTELEKTÜEL VECHESİ...”
İnsanı ve inancını yaşatma adına zahmete talip olup, rahmete sahip olabilene ne mutlu!
* Rahim ER
Gazeteci-Yazar, Türkiye Gazetesi
Hem
Adnan Oktar Bey’i ve hem de onun etrafında toplanmış gönüldaşlarını
tebrik ediyoruz. Adnan Bey, yıllarca çile çekti, hapislere düştü
vazgeçmedi, korkmadı, caymadı, yılmadı. Gönüldaşları ise her türlü
iftiraya rağmen Fahri Başkanları'na karşı sevgi ve bağlılıklarında
sağlam durdular. Birlik ve beraberliklerini devam ettirdiler.
* Sami ÖZEY
Gazeteci-Yazar, Vakit Gazetesi
ADNAN OKTAR... HEM DİNDAR, HEM CENTİLMEN...
Harun Yahya müstear ismiyle yazan Adnan 0ktar
hocayı tanımayanınız var mıdır bilmiyorum, ama ben yakinen tanırım
hocayı. Eserlerini takip ederim ve de onlardan bilgilenirim. İnsanlarla
olan diyaloğunda, sevecendir, samimidir Adnan 0ktar. Vakurdur ve ceddi
0smanlı gibi dik duruşludur.
… Yazdığı
eserlerle kimbilir kimlerin imanla şereflenmesine vesile oluyor,
kimlerin doğruyu görmesine sebep oluyor Adnan 0ktar! Eserleri,
Türkiye’de olduğu gibi dünyanın dört bir yanındaki ülkelerde de büyük
ilgi görmekte.
Değerli dostlarım; özünde Allah (cc)’ın rızasını kazanmak olan bu gayretin sonunda ise milyonlarca insan hidayeti buluyor.. …
Allahsızlığı, kitapsızlığı, yaşam biçimi yapmış bazı kişiler, iftira
üstüne iftira attılar, başta Adnan 0ktar’a ve bu gençlere.
… Allah (cc) yollarını açık etsin. Allah (cc) onlarla beraber olsun...
Aşağıda
Sayın Adnan Oktar’ın Türk ve yabancı basın mensupları ile yapmış olduğu
çeşitli röportaj ve basın toplantılarından bazı alıntılar bulunmaktadır.
Adnan Oktar’ın hayatı, mücadelesi, fikirleri ve güncel olayları nasıl
değerlendirdiği ile ilgili daha kapsamlı bilgi edinmek isteyenler,
kendisinin çok çeşitli konulardaki geniş açıklamalarının yer aldığı
röportaj ve basın toplantılarını ister görüntülü ister yazılı olarak
www.harunyahya.org sitesinde bulabilirler.
Biz burada
bu geniş anlatımların yalnızca çok kısa bir bölümüne yer verebileceğiz.
İşte Sayın Adnan Oktar’ın kendi dilinden, yakın zamanda gerçekleştirilen
bu toplantılarda hayatı ve mücadalesi ile ilgili verdiği çeşitli
bilgiler ve dikkat çektiği bazı önemli hususlar:
“Yaşadıklarım kaderde olan, hayırla yaratılmış şeylerdir”
Muhabir: Şu anda bulunduğunuz aşamaya nasıl geldiniz? Başlangıçtan itibaren geçen süreci bize anlatabilir misiniz?
Adnan Oktar:
Ortaokul ve liseyi Ankara'da okudum. 1979'da Fındıklı Güzel Sanatlar
Akademisi’nin (Mimar Sinan Üniversitesi) İç Mimari bölümünü üçüncü
olarak kazandım. Dindar olduğum biliniyordu. O zaman bu okul tamamen
Marksistlerin ve Marksist örgütlerin kontrolündeydi. Oradaki solcu
arkadaşların: "Senin hayatın tehlikede, bu okula gelme, sen
dindarsın şu olur, bu olur" şeklinde çeşitli ifadeleri olmuştu. Fakat
ben onu önemli görmedim çünkü kaderde Allah ne yarattıysa o olur.
Kaderin dışında bir şey olmayacağını bildiğim için rahat rahat gittim
okula.1
Adnan Oktar:
… “Türk kavmindenim, İslam milletindenim” dediğim için 9 ay hapis
yattım, beraat ettim çıktım. Sonra evimde kütüphanemin içine kokain
koydular. Gözaltındayken yiyeceğimin içine kokain koydular. Kebap
ısmarlamışlardı, ben de büyük bir sevinçle yemiştim, ne kadar dost, iyi
insanlar diye. Kebabın içinde kokain varmış yedim, kanımda da çıktı. Ama
hakim şüphelendi olaydan. İfademi samimi buldu, olayı araştırdı,
araştırdığında bunun bir komplo, oyun olduğu, emniyette yiyeceğimin
içeceğimin içine karıştırılarak verildiği tespit edildi ve beraat ettim.
Şimdi de işte çete, işte şu, bu, akla hayale gelmeyecek birçok iddialar
ortaya attılar. Yine beraat ettim. Ama beraat etmeme rağmen
yeniden mahkemeyi canlandırmak için girişimde bulundular, yine beraat
ederiz. Ama sürekli bir baskı var, bu devam ediyor ve eder de benim
kanaatim, fakat bunlardan yılmam tabi.
Adnan Oktar: Mesela
cezaevindeyken, normalde koğuşa konulduğu halde mahkumlar, ben tek özel
bir hücreye konuldum. Çok küçük dar bir hücrede 9 ay kaldım. Normalde
15 gün bile dayanamıyor mahkumlar oraya, ben 9 ay kaldım. Bu çok ilginç.
Bu koğuşun bir özelliği de cezaevi içinde cinayet işleyen mahkumları
oraya alıyorlardı, bu da ilginç, ama o mahkumlarla aram çok iyiydi.
Onlar çok barışçıl, insancıl bir tavır göstermişlerdi, hatta cezaevinin
albayı buna hayret ettiğini bana avukatımın yanında söylemişti. Hala da
yaşıyor o albay sorabilirsiniz. Bayrampaşa cezaevinin albayı. Akıl
hastanesinde bulunduğum koğuşta da birçok insan öldürülmüştü. Yine
cinayet işleyen akıl hastalarının konulduğu koğuştu o. Bu da çok
ilginçtir. Ben bir yazarım, araştırmacıyım, akıl hastalarının içinde ne
işim var hala anlayabilmiş değilim. Niye girdim, niye çıktım onu da
anlayabilmiş değilim. Sonra da akıl hastası değildir, sağlamdır,
sıhhatlidir diye rapor verdiler arkamdan. Ama kimseden şikayetçi değilim tabi. Bu kaderde olan hayırla yaratılmış şeylerdir.2
Adnan Oktar: Bugüne
kadar benim aleyhimde faaliyet yapan hiç kimseye kırgın değilim. Küskün
değilim. Bundan sonra yapacak olanlara karşı da öfkem yok. Ben
genellikle affedici bir insanım şefkatliyim dolayısıyla yani bir kısım
basın benim onlara karışı öfkelendiğimi ve olumsuz gözle baktığımı
düşünüyor olabilirler. Benim öyle bir bakış açım yok onlar kader içinde
Allah’ın onlara çizdiği kaderi yaşıyorlar. Kaderlerinin dışında bir şey
yapmıyorlar. Onun için ben onların hepsinde hayır görüyorum. Hikmet
görüyorum. Dolayısıyla da olumsuz etkilenmiyorum. Bu konuda çok müsterih
olabilirler. Kaderin dışında hiçbir şey olmuyor.3
Adnan Oktar’ın bir günü nasıl geçiyor?
Adnan Oktar:
Ben az uyurum, 3-4 saat kadar. Geceleri kitap okurum, araştırmalarımı
gece yaparım. Sabah namazından sonra bazen yatarım 3-4 saat kadar.
Günlük gazetelerden en az 10 gazeteye bakarım. Sonra da günlük yapılması
gerekenleri yaparım. Kitaplar, CD’ler, internetle ilgili çalışmalar…
Onların üzerinde duruyorum.4
Adnan Oktar :
… Yarım saat kadar yürüyorum; yürüme bandında yürürüm. Sonra bahçeye
inerim. Çeşitli sebzelerim var kendi yetiştirdiğim sebzelerim var,
onlarla ilgileniyorum. Onların sulamasıyla, bakımıyla ilgilenirim, ama
zevk aldığım için yapıyorum. Kedilerim var çok fazla. 2 ayrı anneden 5
tane bir tanesinde var 4 tane bir tanesinde var, 9 tane. Onlarla
ilgileniyorum, onlarla şakalaşıyorum, oynuyorum. Arkadaşlarım, dostlarım
geliyor, onlarla sohbet ediyorum.5
“Peygamberimiz (sav) zengindi, zenginliğini de Allah yolunda kullanıyordu ”
El Cezire:
Hocam sizi gören bir insan sizin yakışıklı kıyafetinizden, sizin çok
zengin olduğunuzu anlar. Acaba siz İslam’ı bu şekilde mi sunmak
istiyorsunuz? İslam’ın zengin resmini mi göndermek istiyorsunuz
insanlara?
Adnan Oktar :
Tabi. Hz. Süleyman’ın Kuran'da yaşantısı anlatılır, övülür. Sebe
Melikesi onun sarayına geldiğinde iman etmiştir, sarayın ihtişamından
etkilenmiştir. Müslümanların tebliğde ihtişamı, gücü, zenginliği
kullanmalarının güzelliğine dair bir işarettir bu. Ayrıca Resulullah
Sallallahü Aleyhi Vesselemin zamanında Hz. Dihye vardı, son derece
yakışıklıydı. İstanbul’a onu elçi olarak göndermişti. Son derece şık ve
güzel giyinmişti. Peygamberimiz (sav) de yabancı elçilere çıkacağı vakit
son derece şık ve güzel giyinirdi. Bu İslam’ın ruhunda olan bir şey.
Adnan Oktar :
Şahsım adına kayıtlı hiçbir mülk yok, Türkiye’de veyahut yurt dışında.
Şahsım adına kaydedilmiş ev, araba, buna benzer hiçbir mülküm yok. Ama
çok kazanıyorum. Bu kazandığımı da olduğu gibi İslam için harcıyorum.
Adnan Oktar :
Zenginliği kendim kullanmasam pek bir anlamı olmaz o İslam'ın etkili
şekilde tanıtımında bir güçtür, bir araçtır tabi ki son derece faydalı. Müslüman
her yönden güçlü olacak. Akıl yönünden, kültür yönünden, bilgi
yönünden, maddi imkanlar yönünden, her yönden mükemmel ve üstün olması
lazım ki tebliğde de bu başarılı olsun, faydalı olsun. Kuran buna işaret
ediyor. Resulullah (sav)’ın da elçilerinde bunu görüyoruz. 6
Adnan Oktar :
… Peygamberimiz (sav) zengindi, tarif edildiği gibi fakir değildi. O
zenginliğini de Allah yolunda kullanıyordu. Hz. Hatice annemiz de
zengindi. Hz. Ebubekir de zengindi. O da Allah yolunda kullandı
servetini. Mühim olan Allah yolunda kullanılmasıdır. Müslüman tabii ki temiz giyinecek.
… Müslümanları sürekli bakımsız giyinirler, bakımsız evlerde otururlar,
dünyadan el etek çekmişlerdir şeklinde göstermeye çalışıyorlar. Oysa Müslümanlar en az masonlar kadar zengin, en az masonlar kadar atak, en az masonlar kadar düzgün giyinen kimseler olmalıdırlar.7
“Hz. İsa Yeniden Gelecek ve Hz. Mehdi Zuhur Edecek”
El Cezire:
Hocam sizin kitaplarınızdan veya verdiğiniz bazı demeçlerden
anlaşılıyor ki siHz. Mehdi’ye inanıyorsunuz. Ne zaman geleceği belli mi
acaba tarih olarak?
Adnan Oktar :
Said Nursi Hazretleri'nin izahlarına göre ve hadislerin açıklamalarına
göre ve çıkan alametlere göre Hz. Mehdi’nin çıkmış olması gerekiyor.
Mesela Hz. Mehdi zamanında Afganistan’ın işgal edileceği var. Oldu.
Irak’ın işgal edileceği var, bu da oldu. Kabe’ye baskın yapılacağı var,
bu da oldu. Fırat’ın suyunun kesileceği söyleniyor. Baraj da kesildi.
Onun çıkacağı yılın Ramazan ayında, ay ve güneş tutulmalarının olacağı
on beşer gün arayla söyleniyor, bunlar oldu. Buna yakın yüzün üstünde alamet oluştu. Buradan Hz. Mehdi’nin çıkmış olduğuna dair bir kanaat oluştu bende.
Adnan Oktar :
Hz. İsa’nın gelişi hem sahih hadislerle, yani reddedilmeyecek şekilde
sahih hadislerle ve çok fazla Kuran ayetiyle çok açık sabittir. ‘’O,
kıyamet için bir ilimdir’’ diyor Allah ayette, bir alamettir diyor.
Diğer ayetlerde de ‘’sana iman etmedik hiçbir fert kalmayacak’’ diyor
Allah yine ayette. ‘’Ölümünden önce sana iman etmedik Ehl-i Kitaptan hiç
kimse kalmayacak’’ diyor. Onun için bunun reddi mümkün değildir. Hz.
İsa’nın gelişi kesin. Hz. Mehdi’nin zuhuru kesindir. Ahir zaman
alametlerinin hemen hemen hepsi çıkmıştırHz. Mehdi’nin zuhurunu
bekliyoruz ve Hz. İsa’nın da inişini bekliyoruz. Bunun
alametleri, yüzlerce alameti de hepsi çıkmıştır. Reddedilecek gibi
değiller. Eğer çıkmasaydı belki tereddüt edenler olabilirdi ama hepsi
çıktığı için tereddüte mahal kalmayacak şekle gelmiştir.8
“Said Nursi Hazretleri'nin Öğrencisiyim.”
El Cezire: Siz kendinizi Said Nursi Hazretleri'nin öğrencisi olarak mı sayıyorsunuz?
Adnan Oktar : Evet.
El Cezire: Çok mu etkilendiniz kendisinden?
Adnan Oktar : Evet. Yani bu asrın en has, en yiğit, en samimi Müslümanı olarak görüyorum. Yani Hicri 1300 yılının en halis, en seçkin, en yaman, en samimi Müslümanı olarak görüyorum.9
“Türkiye’de Darwinizm bitti”
Adnan Oktar: … Türkiye'den ümitlerini kessinler. Darwinizm Türkiye'de bitti. Bunu bilim adamları da söylüyorlar. Gerçekten geri dönüşü olmayacak şekilde bitti.
Muhabir: Sizin misyonunuz bitti mi böylece?
Adnan Oktar: Dünya çapında olduğuna göre çalışmamız devam edecek demektir.10
“Baskılardan etkilenmeyiz”
Muhabir: Fransa'da sizin hukuk açısından yaşadığınız problemlerle ilgili birçok makale yer aldı. Bu konuda bilgi verebilir misiniz?
Adnan Oktar:
Psikolojik savaşın bir gereği olarak oluyor bunlar. Fikire fikirle
karşılık verememenin bir acizliği. Materyalistlerin acizliklerinden
başvurdukları son çözüm bu. Ama bunlardan da etkilenmiyoruz.
Etkilenmeyiz. Halkımız bunun farkında zaten. Akıl almaz
iftiralarla akıl almaz baskılarla bu fikrimizin durdurulması için gayret
ediliyor. Fakat buna rağmen hızla, doğru olan bu fikrimiz yayılıyor.11
“Güzel günler yakında”
Gazeteci :
Siz İslam Dünyası'nda sevilen, fikirlerine rağbet edilen bir fikir
adamısınız. Sizce önümüzdeki yıllar İslam Dünyası’na neler getirecek?
Adnan
Oktar: Allah (cc)’ın izniyle çok güzel günler bekliyor. Tüm
Müslümanların içi rahat olsun. Yaşanan çatışmalar, savaşlar sona erecek.
Türk-İslam Alemi hızla kalkınacak ve zenginleşecek. Resulullah (sav)’in
hadis-i şeriflerinde müjdelediği Altın Çağ’a çok yaklaştık. Peygamber Efendimiz (sav)’in haber verdiği tüm olaylar bugün bir bir yaşanıyor.
Ancak
Türk-İslam Dünyası'nın bugün içinde olduğu bölünmüşlükten bir an evvel
kurtulması şarttır. Allah (cc) Kuran-ı Kerim’de Müslümanların
birbirlerinin kardeşi olduğunu bildiriyor, saf tutmuş binalar gibi
sımsıkı kaynaşmalarını istiyor. Cenab-ı Hakk’ın bu isteğini yerine
getirmezsek, Türk-İslam Dünyası olarak asla içinde olduğumuz
problemlerden kurtulamayız. Bu nedenle ilk önce yüreğimiz bir olacak.
Eğer gerçek anlamda birlik olursak, Allah (cc)’ın izniyle 2 milyarlık
bir nüfusun başaramayacağı, üstesinden gelemeyeceği hiçbir konu
yoktur.12
Sayın Adnan
Oktar'ın Türk ve yabancı basın mensuplarının katılımı ile
gerçekleştirdiği basın toplantıları dünya çapında büyük bir yankı buldu.
1) Basın Toplantısı, 8 Haziran 2007
2) Yabancı Medya Kuruluşları ile Basın Toplantısı, 5 Ağustos 2007
3) Basın Toplantısı, 8 Haziran 2007
4) Vakit Gazetesi, Adnan Oktar ile Röportaj, 4 Haziran 2007
5) Yabancı Medya Kuruluşları ile Basın Toplantısı, 5 Ağustos 2007
6) Al Jazeera (El Cezire)Televizyonu, Adnan Oktar ile Röportaj, 6 Ağustos 2007
7) Vakit Gazetesi, Adnan Oktar ile Röportaj, 4 Haziran 2007
8) Al Jazeera (El Cezire)Televizyonu, Adnan Oktar ile Röportaj, 6 Ağustos 2007
9) Al Jazeera (El Cezire)Televizyonu, Adnan Oktar ile Röportaj, 6 Ağustos 2007
10) Yabancı Medya Kuruluşları ile Basın Toplantısı, 25 Mayıs 2007
11) Yabancı Medya Kuruluşları ile Basın Toplantısı, 25 Mayıs 2007
12) Milli Gazete, Adnan Oktar ile Röportaj, 11 Haziran 2007
2) Yabancı Medya Kuruluşları ile Basın Toplantısı, 5 Ağustos 2007
3) Basın Toplantısı, 8 Haziran 2007
4) Vakit Gazetesi, Adnan Oktar ile Röportaj, 4 Haziran 2007
5) Yabancı Medya Kuruluşları ile Basın Toplantısı, 5 Ağustos 2007
6) Al Jazeera (El Cezire)Televizyonu, Adnan Oktar ile Röportaj, 6 Ağustos 2007
7) Vakit Gazetesi, Adnan Oktar ile Röportaj, 4 Haziran 2007
8) Al Jazeera (El Cezire)Televizyonu, Adnan Oktar ile Röportaj, 6 Ağustos 2007
9) Al Jazeera (El Cezire)Televizyonu, Adnan Oktar ile Röportaj, 6 Ağustos 2007
10) Yabancı Medya Kuruluşları ile Basın Toplantısı, 25 Mayıs 2007
11) Yabancı Medya Kuruluşları ile Basın Toplantısı, 25 Mayıs 2007
12) Milli Gazete, Adnan Oktar ile Röportaj, 11 Haziran 2007
Sayın Adnan
Oktar'ın fahri başkanlığını yürüttüğü Bilim Araştırma Vakfı bugüne
kadar birçok önemli toplantıya ev sahipliği yapmıştır.
|
ADNAN OKTAR'IN ESERLERİ HAKKINDA...
* Adnan Oktar’ın Harun Yahya müstear ismiyle yazdığı ve dünyanın 57 ayrı diline çevrilmiş 250 kitaplık bir külliyatı vardır.
* 25 yıllık emeğin vesilesiyle oluşan bu külliyat toplam 45.000 sayfadan oluşmaktadır.
* Yazarın kitapları bugüne kadar 8 milyon kişi tarafından satın alınmış, bir o kadar kitap da çeşitli gazete ve dergiler tarafından okuyucularına hediye edilmiştir.
* Eserlerinden faydalanılarak bugüne kadar yaklaşık 200 belgesel film yapılmıştır. Bu belgesel filmler de kitaplar gibi yabancı dillere çevrilmiştir ve halen 20 ülkedeki 100 ayrı TV kanalında gösterilmektedir.
* 40 ayrı dilde 200’den fazla internet sitesi bulunmakta olup bu siteleri her ay 140 ayrı ülkeden 6 milyona yakın kişi ziyaret etmektedir. Ziyaretçiler tarafından sitelerden ayda ortalama 650 bin belgesel, 400 bin kitap, 100 bin sesli anlatım ücretsiz olarak indirilmektedir.
* Adnan Oktar’ın 5.000’den fazla makalesi bugüne kadar dünyanın pek çok ülkesinde dergi, gazete veya internet sitelerinde yayınlanmıştır.
* Türkiye’deki yüzlerce dergi, 150 yerel televizyon ve 250 adet yerel radyo, Sayın Oktar’ın kitaplarından oluşturulmuş film ve ses kayıtlarını yıllardır düzenli bir şekilde yayınlamaktadır.
* Yazar’ın fikirlerinden ve eserlerinden istifadeyle hazırlanan 3 tane periyodik dergi mevcuttur.
* İlmi Mercek, İlmi Araştırma ve Türk-İslam Birliği isimli bu dergiler, kimi zaman abonesiz olarak aylık yüz bin tiraja kadar ulaşmış, halkımızın teveccühüne mahzar olmuştur. Bu dergiler bugüne kadar toplam 6 milyonluk tiraja ulaşmıştır.
* Şu ana kadar dergilerin yanında hediye olarak verilen kitap ve filmlerden toplam 2,5 milyon adet materyal halkımıza ulaşmıştır.
* Darwinizm ve yaratılış ile ilgili kitapları, tüm dünyada akademisyenler tarafından kaynak eser olarak kullanılmaktadır.
* Bu eserlerin vesile olmasıyla materyalist ve ateist ideolojilerin geçersizliği ve batıllığı dünyada yaygın olarak anlaşılmış ve insanların İslam ahlakına yönelmesinde çok büyük pay oluşturmuştur. Dünyanın her yerinden gelen binlerce mektup ve mesajların bu yönde ikrarları bulunmaktadır.
FAHRİ BAŞKANLIĞINI YÜRÜTTÜĞÜ VAKIFLAR HAKKINDA...
* Yazar
Adnan Oktar, şu anda fahri başkanı olduğu Bilim Araştırma Vakfı ve Milli
Değerleri Koruma Vakfı ile birlikte, bugüne kadar, evrim teorisinin
bilimsel geçersizliğinin ve Allah’ın varlığının delillerinin anlatıldığı
2500 üzerinde ulusal ve uluslararası konferans gerçekleştirtmiştir.
* Ayrıca bu vakıflar, Türkiye’nin milli meselelerinin yanı sıra Türk-İslam Dünyası’nın ve Müslümanların acil sorun ve ihtiyaçlarına yönelik kültürel çalışmalar da yapmaktadırlar.
* Kıbrıs meselesi, Musul-Kerkük ve Türkmenler sorunu, Balkanlar, Ortadoğu, Türk-İslam dünyasının geleceği, terörün çözümü, birlik-beraberlik gibi önemli konularda onlarca ulusal ve uluslararası konferans düzenlenmiştir.
* Bu konferanslara cumhurbaşkanı, bakanlar, milletvekilleri, emekli generaller, akademisyenler, büyükelçiler ve temsilcileri, sivil toplum kuruluşu başkanları, siyasi parti başkan ve temsilcileri, gazeteci-yazarlar, kanaat önderleri, yabancı devlet adamları, din adamları bizzat katılmışlardır. Ayrıca devletimizin ve yabancı ülkelerin başbakan, bakan ve ilgili kurumlarından çeşitli tebrik ve başarı temennileri gelmiştir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder